Yahudi inancında Arz-ı Mavud ‘Vaat Edilmiş Topraklar’ ne anlama geliyor? İşte Tevrat’ta yazılı o topraklar!
Siyonizmin kökeni olan ve ‘Vaat Edilen Topraklar’ olarak bilinen topraklar, İsrail’in kendi halkına karşı uyguladığı soykırımla yeniden gündeme geldi. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Vadedilen Dünya ile ilgili hiçbir bilgi yoktur. Ancak Yahudilerin kutsal kitabı olan Tevrat’ta ölülerle ilgili ayetler bulunmaktadır. Peki Arz-ı Mevud nedir? İsrail’in söz konusu topraklarla ilgili amacı nedir?
İsrailliler 40 yıldır çölde dolaşıyorlar
Uzun süre Mısır’da yaşayan İsrailoğulları, Firavun’un zulmüne maruz kalıp özgürlüklerini kaybedince, dönemin peygamberi Hz. Musa (as)’ın önderliğinde Mısır’ı terk edip atalar diyarına gitmeye karar verdiler. Ancak Sina çölüne vardıklarında Filistin’de iki güçlü topluluğun bulunduğunu gördüler; Amalikahlar ve Kenanlılar.
Hz. Musa (as) on iki kabilenin her birinden birer temsilci (nakîb) seçip görevlendirerek bu toplulukların durumlarını ve güçlerini araştırıp kendisine bildirmişti. Bölgenin sosyal, ekonomik ve askeri durumunu gizlice araştıran bu heyetten Kalib ve Yuşa İbn Nûn hariç 10 kişi, bu güçlü topluluklarla mücadele etmenin mümkün olmadığını ve geri dönmenin daha uygun olacağını söyledi. Mısır’a. Hz. Musa (as) Allah’ın kendilerine yardım vaad ettiğini ve bu savaşı kazanacaklarını söylemesine rağmen isyan ettiler ve kırk yıl boyunca çölde vatansız ve topraksız dolaşmaya mahkum edildiler.
Mısır’dan Filistin’e olan yolculukla ilgili olarak Hz. Musa (as)’ın ilk daveti Kur’an-ı Kerim’de şöyle haber verilmektedir:
“Hatırlayın Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; İçinizden elçiler çıkardı, sizi hükümdarlar yaptı ve dünyada hiç kimseye vermediğini size verdi!”
“Ey kavmim! Sonra Allah’ın sizin için yazdığı kutsal topraklara girin; Ama sakın geri dönme, yoksa kaybedenlerden olursun!”
Dediler: “Ey Musa! Dışarıda bir zorba topluluğu var. Dolayısıyla onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz; Ama eğer onlar oradan ayrılırsa biz de oraya gireriz.”[1]
“Allah buyurdu ki: ‘O halde o belde onlara kırk yıl haram kılındı. Bu süre zarfında, gözetimsiz olarak dünyanın etrafında dolaşacaklar. Yoldan çıkmış bu topluma üzülmeyin!”[2]
Bu kırk yıldan sonra Hz. Musa (as) Ürdün’ün fethinden sonra Filistin’e giremeden vefat etmiştir. Yeşu İbn Nûn zamanında İsrailoğulları Filistin’e girebildiler.[3]
Arz-ı Mevud nedir?
Arz-ı Mev’ud tabiri, Allah ve Hz. Bu bölgede Allah’ın birliğine inanan Musa (as) ümmetinin yolunda giden mümin kullar, Hz. Muhammed (sav)’i ziyaret ederler. Musa (as)’ın şeriatını uygulama görevini üstlenmeleri için vermeyi vaat ettiği toprak anlamına gelir.
Arz-ı Mev’ud tabiri Kur’an-ı Kerim’de geçmemekle birlikte müfessirler tarafından bu bölgenin surenin 21. ayetinde bahsedilen “Arz-ı Mukaddes” yani kutsal toprak olduğu ifade edilmiştir. Maide. Bu bölge Hz. İbrahim (as) ve soyundan gelenlerin yaşadığı, davalarını sürdürdüğü ve gömüldüğü Beytülmakdis’in de dahil olduğu Filistin toprağıdır.
TDV İslam ansiklopedisinde yer alan bilgilere göre İbranicedir. “Eretz İsrail”(İsrail Toprağı) denilen bu bölge Ahd-i Atîk içerisindedir. “Kenan Ülkesi” “kara” “Sürgün ülkesi” “vatan”Ayrıca bahsediliyor.
İkinci Mabed döneminden itibaren “arz-ı mav’ûd” ismiyle anılmış ve Ahd-i Cedîd’de de bu isimle anılmıştır. Ahd-i Atik’te de buradan bahsediliyor. “iyi ve geniş arazi” “Süt ve bal akan topraklar”“Bütün ülkelerin süsü olan topraklar” olarak nitelendirilmiştir.
İncil’de Hz. İbrahim’e verilen sözde, “Mısır Nehri’nden büyük nehir Fırat’a kadar olan bölge” (Yaratılış, 15/8), Hz. Musa ve Yeşu’ya verilen sözde, “Ayak tabanlarınızın bastığı her yer sizin olacaktır.”Söylendi .
Dünyanın sınırları Eski Ahit’te daha ayrıntılı olarak şu şekilde verilmektedir: Güney sınırı: “Tsin çölünden Edom’a kadar olacak ve güney sınırınız Tuz Dağı’nın ucundan doğuya doğru olacak. Deniz ve sınırınız Akrabbim yamacından güneye doğru olacak ve Zin’e geçecek ve uçları Kadeş-Barnea’nın güneyinde olacak ve Hatsar-Addar’a çıkacak ve Atzmon’a geçecek ve sınır Atzmon’dan Mısır vadisine gidecek ve uçları deniz kıyısında olacak” (Sayılar, 34/3-5; Tesniye, 15). /2-4). Buradaki Tsin çölü Kadeş’in kuzeydoğusunda yer alır ve dünyanın güney sınırını oluşturur. Tuzlu deniz bugünkü Ölüdeniz’dir.
Vadedilen Dünyanın sınırları nelerdir?
Kur’an-ı Kerim’de ve peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’den günümüze ulaşan sahih rivayetlerin hiçbirinde Vadedilen Dünyanın sonu hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.
Kuran’da açıkça adı geçmeyen bu yer, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Tevrat’ın Yaratılış suresinin 13. ve 14. ayetlerinde Allah (cc) ve Hz. İbrahim (as) ve soyuna Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölgenin egemenliğini vaat etti. Kuzey sınırı Lübnan, güney ucu ise Sina Yarımadası’dır.
Tevrat’ta Vaat Edilen Topraklarla İlgili Ayetler
“Şimdi gözlerinizi kaldırın ve bulunduğunuz yerden kuzeye ve güneye, doğuya ve batıya bakın. Çünkü gördüğün bütün toprakları sonsuza dek sana ve soyuna vereceğim.’(Yaratılış, 13-14)
“Gidin! İsrail’in ileri gelenlerini toplayın ve onlara deyin: Atalarınızın Tanrısı, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Tanrısı RAB bana göründü ve şöyle dedi: ‘Gerçekten sizi ziyaret ettim ve ne olduğunu gördüm. Mısır’da sana yapıldı; ve dedim: Seni Mısır’ın sıkıntılarından Kenanlılar’ın, Hititler’in, Amoritler’in, Perizliler’in, Hivliler’in ve Yevuslular’ın ülkesine, süt ve bal akan topraklar.”(Çıkış, 3-8)
Yukarıdaki ayette Allah, Mısır’da köle olarak çalıştırılan ve işkence gören İsrailoğullarına, çektikleri zulmün karşılığı olarak bal ve süt akan bir diyar olarak tanımlanan Filistin topraklarını vermiştir. “Vaat edilmiş topraklar” Kitabın temel argümanlarından biri de bu ayette bölgenin İsrailoğullarına tahsis edilmesidir. (4)
Peygamberlere vaat edilen topraklar
Eski Ahit’te belirtildiği gibi Hz. İbrahim (as) Ke’nan diyarına giderek oraya yerleşmiş, çadırını oraya kurmuş ve Allah’ın gördüğü her yeri kendisine ve soyuna vereceğini bildirmiş, ancak dört yüz yıllık acılardan sonra dördüncü nesil geri dönebilmiştir. yine orada. (5) Aynı sözü Hz. İshak ve oğlu Hz. Yakup’a ve İsrailoğullarını eskilere söz verilen yere götürmek için de yapılır. Musa (as)’a da görev verilmiştir. Allah’tan başka ilah edinmeleri, “Buzağı”ya tapmaları ve isyanları nedeniyle vaat edilen yere gidememek ve kırk yıl çölde kalmakla cezalandırılmışlardır. (6)
Hz. Musa (as)’ın vefatından sonra aynı söz Hz. Yeşu (as) için de yapılmıştır. Yeşu (as)’tan sonra Hz. Davud (as) zamanında Siyon Dağı (Kudüs) alınıp başkent yapıldı. Hz. Davud (as) Kudüs’te bir Tapınak inşa edip Ahit Sandığını oraya yerleştirmeyi amaçladığı halde Hz. Süleyman (as) tarafından yapılmıştır. Bu iki peygamberin dönemleri Yahudilerin en rahat ve huzurlu oldukları dönemlerdi. Süleyman (as)’ın vefatından sonra Babil sürgünü ve Roma işgali nedeniyle Tapınak yıkılmış ve Yahudiler dünyanın her yerine sürgüne gönderilmiştir.
Bu topraklara dönme hayali ile yaşayan Yahudiler, Vaat Edilen Dünya hayalinin Mesih ile gerçekleşeceğine inandıkları gibi, Mesih’in gelişini hızlandıracağına inandıkları faaliyetlere de hız vermişlerdir.